İnsanlar zor günlerinde arayanı soranı unutmaz.
Hele cezaevinde mahkûm olmuş, infaz sürenizi tamamlamaya çalışırken dostlarınızı tanıma fırsatınız olur ya da dost sandıklarınızı.
Yaşamınızda çok değer verdiğiniz kardeşim, arkadaşım diye düşündüğünüz insanların aslında ne kadar değersiz olduklarını öğrenme ve tanıma şansını da bulabilirsiniz cezaevindeki koğuşunuzda.
Oysa özgür yaşamınızda, birlikte bırakın yemek yemeyi kahve dahi içmediğiniz insanların ise gerçek, samimi dostluklarıyla mutlu olma şansını bulduğunuz yer de yine cezaevidir.
Mektuplarıyla, dışarıda bıraktıklarınıza gösterdiği yakın alakayla, sosyal medya hesaplarından korkmadan, çekinmeden yaptığı “dayanışma” paylaşımlarıyla yüreğinizde yer bulan gerçek bir dosttan, bir kardeşten bahsetmek istiyorum bugün…
Bu cesur kardeşimin adı; Erol Saylan
Sevgili Erol gibi yalnızlığıma ortak olan çok güzel dostlar edindim Kürkçüler F Tipi cezaevinde.
Onlar uğradığım haksızlığı yazdılar.
Kimi çok eski arkadaşlarımdı, kimileri yeni olsa da bugün 40 yıllık dost gibi gördüklerim.
Zaman zaman bahsedeceğim bu güzel yüreklerden.
Niye Erol kardeşimle başladığımı sanırım anlamışsınızdır.
Adana’dan yayın yapan yeni bir haber portalı kurdu sevgili Erol Saylan.
Saylan Medya
Kuruluş aşamasında sürekli görüştük.
İsmini ilk duyanlardanım, logosunu ilk görenlerden.
Yazar mısın? diye sordu.
Cezaevindeki koğuşumda mektuplarıyla yanımda olan kardeşimi geri çeviremezdim.
Bu adreste,www.saylanmedya.com adresinde sizlerle birlikte olacağım.
Radyo Çukurova’da sabahları Adana’yı konuşurken yeni bir adresim daha oldu; saylanmedya.com
Radyo’da konuşacak, burada yazacağım.
Adana’dan söz edeceğiz elbette…
Yağma Hasan’ın böreğine dönen, bal tutanların parmağını yalamakla yetinmeyip kovanıyla balı çalanları anlatacağım.
Türkiye’nin maalesef en kirli şehri Adana’yı konuşacağız.
Bir yanda doktorlarımıza yönelik şiddeti en şiddetli ve öfkeli bir üslupla eleştireceğiz ama doktorların karıştığı skandallara karşı da üç maymunu oynamayacağız.
Hele lösemi tedavisi gören hastaların adına yazılan ilaçları dışarıda satan sağlıkçıları, öfkenin en üst perdesinden eleştireceğim.
AKP’nin yanlışlarını söylerken, yanlışa bulaşmış aslan sosyal demokratları (!) CHP’li seçilmişlere ve onların atadığı liyakatsiz bürokratlara karşı “kol kırılır yen içinde kalır” demeden yazacağım.
Ömürlerini Pensilvanya yollarında geçiren, o vatan haini aşağılık Fethullah ile fotoğraf çektirme yarışına girenlerin bugün FETÖ yargılamalarından nasıl yırttıklarını da anlatacağız elbette.
Türkiye’nin her köşesinde FETÖ borsasından bahsedilirken, nedense Adana’daki borsacılardan hiç söz edilmiyor diye hep sormuşumdur. Sormayı ve anlatmayı bu köşemizde de sürdüreceğiz.
Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamaya hazırlanırken elbette büyük önderimiz, ülkemizin kurucu babası, Türkiye’ye ışık olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e olan sarsılmaz bağlılığımız elbette yansıyacak yazılarımıza.
Bu ülkede en onurlu vazife Mustafa Kemal’in askeri olabilmektir.
Onun gösterdiği yolda yürümek ve bu uğurda ödetilen bedeller, benim için onur ve şeref madalyasıdır.
Türkiye hala tarikatları, cemaatleri konuşuyor.
Oysa ki, Mustafa Kemal Atatürk ne diyor;
“Ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır...”
Bizler medeniyet tarikatının peşinden gidiyoruz.
Unutmayın! Yaşadığım ülkenin, bu güzel vatanımızın en güzel gerçeğidir Mustafa Kemal Atatürk.
Bizler bu ışığı takip ettik, bedel ödesek de o ışığı takip etmeye devam edeceğiz. Çünkü yeryüzünde karanlıkları aydınlatan en güzel, en hakiki ışık Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün ışığıdır.
Ve biliyor musunuz, o ışık asla sönmeyecek.
Erol Saylan’ın haber sitesi saylanmedya.com ‘da da bu ışığın olduğunu biliyorum…
Yureginize saglik, Erol Bey'e de basarilar dilerim.
Parnasyen
17-07-2022 08:04