İzmit Körfezi’ndeki asma köprü yapım aşamasındayken, köprünün taşıyıcı halatının kopmasından kendisini sorumlu tutan Japon mühendis Ryoichi Kishi, “Sorumluluk benim” yazılı not bırakarak hayatına son vermişti.
Bizde işler farklı işliyor, ne hata yaparsak yapalım, Devleti kendi malımız gibi düşünüp bir daha, tekrar ve tekrar deneme yaparak iktidarda kalmaya devam ediyoruz…
Çözüm Süreci diye bir saçma politika uygulandı bu ülkede, Kürt asıllı Türk vatandaşlarını PKK terör örgütü temsil ediyormuş gibi yaklaştı hükümet, bana göre kafasına sıktı, bu yaptığıyla Kürt asıllı vatandaşlarımıza büyük hakaret etti…
Ama yanlışını görmeyip yine yoluna devam etti, tebrik ediyorum inanın, kalpten tebrikler…
Sadece hendek olaylarında yüzlerce Özel Harekat mensubu evlatlarımızı şehit verdik, Vatan için dedi hükümet. Daha dün “megri megri” diye ağlarken, o gün şehitlerimiz için ağladılar.
Sanki şehitlerimize sebep olanlar uzaylılarmış gibi…
Bunca evladımızın şehit verilmesindeki sebebin, izledikleri politikalar olduğunu hiç söylemediler, kolayı vardı çünkü, duygusal duygusal iki göz yaşı dökmek.
Türk Milleti en çok böyle kazanılır, duygusaldır bu millet, göz yaşına önem verir, mağdurun yanında olur çünkü, aslında mağdur oldular ve göz yaşları “idare edin” der gibiydi bu millete!..
‘Türk’lüğü Ayaklar Altına Aldık’ dediler, bu kadar büyük söylemler yaptılar Türk yurdunda, sonra ne mi oldu? Pardon dediler.
Fethullah Gülen, yıllarca siyasilerle içli dışlı olmuştu tamam bu doğrudur fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti içine bu denli girip yerleşmesine kimler destek oldu, hüngür hüngür ağlayarak “Hoca efendi memlekete dönsün artık” diyenlerdir bu kimseler..
15 Temmuz; dünya’da örneği görülmemiş bir geceydi, Vatanı kurtarmak için yola düşenler Akp’yi kurtarmak için şehit oldular.
Yanlış mıydı şehitlerin yaptıkları? Hayır!..
Yanlış olan milletin müdahalesi değil, yanlış sonrasında Akp’nin bu duruma sebep olduğu halde bu durumdan dimdik ayakta çıkmış olmasıdır, kurtarıcı görünmesidir. Tıpkı çözüm süreci sonrası verdiğimiz şehitlerimize gözyaşları gibi…
15 Temmuz gecesi; Akp’nin en üst yetkilileri, Başbakan dahi şaşkın vaziyette ne yapacağını bilmezken, Ülkücüler Başbakanı saklandığı tünelden çıkarıp, alıp Ankara’ya getirdiler.
Hep derim; bu memleketin termostatıdır ülkücüler diye, artık demiyorum.
Akp ile yapılan ittifak çok acı ülkücüler için, bunu biliyorum.
İttifak yapıldığı gece sabaha kadar ciddi Akp’li insanların sosyal medyalarındaki yorumları inceledim.
Devlet Bey; bilesiniz ki şöyleydi genel özet, “biz HDP ile ittifak yapsak daha çok oy alırdık” gerisini siz düşünün…
Konuyu dağıtmayalım; Japon mühendis’in intihar sebebi ve Türk hükümeti Akp’nin “PARDON” söylemleriyle geçiştirdiği politikalarını Türk Milleti birebir yaşıyor.
İnsan ister istemez düşünüyor, “ben olsaydım bu kadar temel hatalar yapan, kalır mıydım yoksa af dileyip kenara mı çekilirdim” diye… Ben olsaydım, Türk Milleti’nden defalarca özür dileyip kenara çekilirdim inanın…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti aile şirketi değildir ve olamaz, Sn. Cumhurbaşkanımızın Tahran seyahatinde oğlu Bilal’in devlet erkanıyla birlikte ne işi olduğunu anlayabilmek ne mümkün!..
Emine Hanım da VATAN için çalışıyor; Çevre Kanunu’nda yapılan değişiklikle tüm Türkiye kıyılarını kapsayan mapa ve şamandıra ihale verme yetkisinin Emine Erdoğan himayesinde kurulan Çevre Ajansı Başkanlığı’na verilmişti.
Peki; Adana’da görev yapan Cumhuriyet Savcısı tutuklandı, hem uyuşturucu ticareti yapıyormuş, hem de FETÖ borsası kurmuş sayın diyemeyeceğim savcı kişi…
Şimdi merak ediyorum;
Adana insanının yakinen tanıdığı, iyi kötü ama Adana insanı olan gazeteciler, ortalama 80 yaşında torun seven gazeteciler, “FETÖ Terör Örgütü” ismi altında 8 ay’dan fazla Kürkçüler ceza evinde yattılar. Bu meslek büyüklerimin çoğu Atatürk’çü çalışan bir kafaya sahipler, hangisi ne suç işlemiş, söylenenler yaşamlarına bakınca havada kalıyor.
Burada kalpten sormak istiyorum;
Sayın Cumhurbaşkanı belki cevap verir, hükümet içinde, Akp içinde “hoca efendi dön artık” diye ağlayan hiç kimsenin içeri alınıp sorgulandığını duymadık, neden?
Sayın Devlet Bahçeli; Türkiye’de Türk büyüğü olarak Başbuğ Alparslan Türkeş’ten sonra siz varsınız, bunca Türk Milliyetçisi insan merak ediyor ama size korkup soramıyorlar.
Ben sorayım sayın büyüğüm: Siz FETÖ ve ÇÖZÜM SÜRECİ konularında bu hükümetle görüştünüz mü? Yoksa ne olduysa oldu geçmiş geçmişte kaldı mı dediniz?
Adana’da yakalanan Uyuşturucu Baronu ve Fetö borsası kuran savcı sonrası, şu anda görüşmediğim fakat kalbinin “insan” olduğuyla ilgili en küçük şüphem olmayan can dostum Taner Talaş bir paylaşım yapmış, ciddi şekilde anlayarak okumak gerek…
Taner Talaş sosyal medya paylaşımında diyor ki; “Gazetecilik o kadar zor ki, Fetö borsası kuran savcının “Kovuşturmaya Gerek Yok” verdiği kişileri nasıl haber yapmak gerekir? Bir tarafta; hukuksuz soruşturmaların muhatabı olup, savcıya haraç verip kurtulanlar, bir tarafta nüfuzlarını kullanıp, ifade dahi vermeyen imtiyazlılar.”
Şahsım adına söylemek isterim ki;
Hoca efendi diye hüngür hüngür ağlayanlar varken, zindanlara atılan ve gerçekten suçsuz olan her Türk vatandaşı için üzgün olduğum söylemek isterim.
Ve en yakından şahit olduğum, Adana’dan Atatürk’çü gazeteciler Rıfat Söylemez, Hakan Bülent Yardımcı, Abdurahim Haklıkul, Osman Palamut ve bu davanın stresinden kanser hastası olan can dostum Taner Talaş, yaşadıklarınız için çok üzgünüm.
Sonuç;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kimsenin aile şirketi değildir, deneme yanılma yöntemiyle yönetilecek bir millet hiç değildir Türk Milleti!..
Türkiye Cumhuriyeti; Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Gençliğe Hitabe’ gibi bıraktıklarından yola çıkarak, Türk Bayrağı elinde, İstiklal Marşı dilinde yoluna devam edecektir.
Yorum Yazın