İTALYA GEZİSİ NOTLARIM
ÜÇÜNCÜ GÜN
Turumuzun üçüncü günü yönümüzü İtalya’nın güneyine çevirdik. Tur arabamıza, hafta sonu için üç günlük tura gelenleri de alınca otobüsümüz kalabalıklaştı. İki gündür gördüğümüz yüzlere yeni yüzler eklendi. Hafta sonu turuna katılanlar bizim tur grubumuzun aksine daha gençtiler. Hafta sonu tatilini değerlendirmek isteyen, çalışan kesime mensup gençler. Halbuki gruptaki iki genç çift ve grubumuzun maskotu bir buçuk yaşında bebek olmasa altmışın üzerindeki bizlerin grubun yaş ortalamasını oldukça yükselttiğimiz söylenebilir. Bizim rehberle birlikte yeni iki rehberle başladık güne. Rehberlerimiz, yol boyunca, bugünkü turumuz ile ilgili bilgiler veriyorlardı. İtalya’daki tarihi binaların nasıl günümüze değin geldiklerini bu yolculuk sırasında anlattılar.
Neredeyse iki bin yıl önce (MS. 79 yılı) yakınındaki Vezüv Yanardağı’nın patlaması sonrası yanardağın püskürttüğü lavların ve küllerin altında kalan, o dönemin ticaretin merkezi bir liman kenti olan Pompei’ye doğru yol alırken Vezüv Yanardağı bütün haşmetiyle solumuzda görülüyordu. Pompei’ye varmadan önce Pompei’nin bağlı bulunduğu Campania Bölgesinin merkezi konumundaki Napoli’den, buraya gezimizi dönüş yoluna bırakarak, geçtik.
Napoli hakkında bilgi veren rehberlerimizin aktardığına göre; “Güney İtalya, dolayısıyla Napoli ve çevresi İtalya’nın kuzeyine göre yoksul bölge imiş. Kuzey buralara göre çok zengin. Kuzeyde Milano ve çevre şehirler İtalya’nın kaynaklarının büyük bir kısmını bulunduran şehirler. Bu nedenle fakir bölge olan Napoli ve çevresindeki yerlerin İtalya’dan “Siz bize yüksünüz’’ diye ayrılmasını istiyorlarmış. Güneyliler yani Napolililer de“siz bizim bütün zenginliklerimizi çaldınız ve bizden çaldıklarınızla zenginleştiniz. Verin bizden aldıklarınızı o zaman ayrılalım” diyorlarmış. Tabi ki Kuzeyliler böyle bir paylaşımı kabul etmediklerinden kuzey ile güney arasında bitmeyen bir çekişme varmış. Dolayısıyla Güneyliler tabi ki Napolililer İtalya’nın “asi çocuğu!” konumunda imiş. Devlete vergi vermemekte, araç gereç ve mallarını sigortalamamakta ısrarcılarmış. Rehberimiz ek olarak şu bilgiyi de bize verdi “Şehri dolaştığınızda çokça çarpışmış ve tam>Ze4iri yapılmamış araçların trafikte olduğunu görürsünüz. Sırf sigortaya para ödememek için araçlarını sigortalatmazlar ve öyle dolaşırlar. Pompei dönüşü deniz kenarında bir restoranda yemek yiyeceğiz, orada da göreceksiniz; yediğiniz yemeğe fiş fatura kesilmiyor. Restoran mensubu geliyor masada yediklerinizin parasını topluyor ve fiş vermiyor. Dolayısıyla devlete vergi ödemiyorlar. Bize de öyle yapacaklar çünkü fiş fatura almaya kalksak bizden 30-40 avro almaları gerekirken bizden 15 avro toplayıp bize üç-dört çeşit menüyü verecekler”
Fotoğraf: Şerif Kaya-Pompei’de küller altında kalan yerleşim yerleri
Pompei yolunun kenarında, Vezüv Yanardağ’ının savurduğu küllerin altında kalmış ve üzerinden küller temizlendikten sonraki halinin de gösterildiği bir yerleşim yerinin yanından geçtik. Binaların üzerinde metrelerce kül olduğu belliydi.
Pompei, İtalya’nın Napoli kentinin yakınlarındaki Campania bölgesinde antik bir Roma kentidir. Vezüv Yanardağının patlaması sonucu kent hızla yok olmuş ve içerisinde bulunan insanların büyük çoğunluğu ölmüştür. Bilim insanları, halkın patlamada meydana gelen ve zehirli olduğu bilinen kükürt gazı nedeniyle öldüklerini söylemişler. Patlamanın ardından 1700 yıl varlığından habersiz yaşadığımız Pompei, 1748 yılında yapılan kazılarda tesadüfen keşfedilmiş. 1997 yılında UNESCO Dünya Mirasları listesine giren antik şehrin üzerinde, yanardağ patladıktan sonra yaklaşık yirmi beş metre kül birikmiş. Cesetlerin üstlerini çevreleyen kül ve kükürt gazı da taşlaşmalarını ve günümüze dek çürümeden gelmelerini sağlamış. Kentin üzerinde biriken kül tablası, kenti o kadar iyi korumuş ki, arkeologlar kazılarında olayın olduğu gün pişirilen bir ekmeği bile bulmuşlar.
Şehrin girişinde düzenli bir yol vardı. Bu yoldan, şehrin güney-batısındaki gladyatörler okulunun bulunduğu yere gittik. Gladyatörlerin dövüştüğü arena ve gladyatörlerin kaldığı demir kafesli hücreler olduğu gibi duruyordu. Ve arenanın etrafında çok düzenli tribünler vardı. Orada bir süre oyalandık ve fotoğraflar çektik.
Yerleşim yerindeki sokak ve caddeler çok düzenli idi. Zemine kalın taşlar döşenmiş, ulaşımı sağlayacak en ince ayrıntı gözden kaçırılmadan düzenlenmiş. Bundan iki bin yıla yakın bir zaman dilimi öncesinde yaşayan bu insanlar, sokak ve caddelerde karşıdan karşıya geçmek için yaya geçiş yolları belirlemişler. Kurşundan yapılmış borularla şehrin su sorununu çözmüşler. Her sokak başında halkın su gereksinimini karşılayacak fıskiyeli çeşmeler vardı. Günümüzdeki ayaküstü (fastfood) yemek tarzı yerler sokak ve cadde başlarında yerini almıştı. İnsanlar bu yerlerde yararlanmaları için güzel fıskiyeli havuzlarve motiflerle süslü mekanlar yapmışlar.
Fotoğraf: Şerif Kaya- Pompei’ye gelen tacir_tüccarlarınkonaklayacığı yeri gösteren taşa kazımış sokak levhası
Pompei bir liman kenti olduğundan, o dönemin önemli bir ticaret merkezi imiş. Bu nedenle dışarıdan gelen tüccar, tacir ve konukların konaklayacakları mekanlar ayırmışlar. Bu mekân sokak ve caddeleri belirten özel tabelalar asmışlar. Örneğin; bir sokağın duvarındaki taşa erkek cinsel organını* kazıyarak bu sokağın ticaret yapmaya gelenlerin konaklayacağı mekanların olduğunu belirtmişler. Hamam ve saunaları bugünün koşullarını aratmayacak şekilde yapılmış olup yine bu mekanların duvarlarını erotik resim ve motiflerle süslemişlerdi.
Fotoğraf: Şerif Kaya-Küller altında çıkarılmış kap-kaçak ve bir köpek iskeleti
Şehrin küllerinin altından çıkan araç-gereçlerin, freks, heykel tipi eşyaların sergilendiği alandaki gördüklerimiz, iki bin yıl önce yaşayan insanların kullandıkları eşyalarla ne denli geliştiklerini gösteriyordu. Toprak ağırlıklı kap kacak, çeşitli metal maddelerden yapılmış araçlar gelişmişlikleri hakkında bize bilgi veriyordu. Küller altından çıkarılan insan ve hayvan iskeletleri bu canlıların nasıl öldükleri hakkında bilgi veriyordu. Küllerin yağması ile nefes almada zorlandıkları ve nefes borularını küllerden korumak için cenin pozisyonuna geçerek kendilerini korumaya çalıştıkları ve bu pozisyonda küllerin altında kalarak can verdikleri anlaşılıyordu. Küllerin altında bu pozisyonda çürümeden kalan insan ve hayvan iskeletleri özel bir madde püskürtülerek doldurulmuş olarak sergilenmişti.
Fotoğraf: Şerif Kaya-Küller altında, cenin pozisyonunda kendini küllerden ve gazlardan korur pozisyonundaki bir insan iskeletinin özel bir madde ile doldurulmuş hali.
Pompei’de sahildeki bir restoranda yemeğimizi yedik. Yemek paraları, rehberin anlattığı gibi, toplandı. Kişi başı 15 avro toplayan restoran sahibi esprilerle bizi yolculadı.
Fotoğraf: Şerif Kaya-PiazzoPlesbistico Meydanı’ndaki Kraliyet Sarayı (RoyalPlace)
Akşama doğru Napoli’ye geldik. Yılbaşı akşamıydı, şehrin önemli meydanlarından olan, yeni Napoli’nin merkezi yerindeki PiazzoPlesbistico Meydanı, meydanda akşam yapılacak etkinlikler ve kutlamalar için hazırlanıyordu. Genişçe bir alan ve bu alanı çevreleyen tarihi binalar… Bu binaların en önemlileri Kraliyet Sarayı (RoyalPlace üç katlı taş bina) ve San Francisco diPaola Kilisesi idi. Hepsi restorasyondan geçmiş, ilk yapıldıkları halleriyle turistlerin beğenilerine sunulmuştu. Bizim orada bulunduğumuz saatlerde müzikle birlikte halk meydana akın akın gelmeye başladı.
Fotoğraf: Şerif Kaya-CastelNuova Kale Şato
Gezdiğimiz meydana yakın cam tavanlı Umberto adlı bir pasajda yerler güzel motiflerle süslü idi. Vitrinler klasik İtalyan moda giysileri ile süslenmişti. Şehrin girişi sayılacak yerde 1282 yılında yapılmış CastelNuova kale şato vardı ve tüm güzelliğiyle turistlerin ziyaretin bekliyordu.
Fotoğraf: Şerif Kaya-Cam Tavanlı Umberto
Gezimin birinci ve ikinci günü facebook sayfamdan paylaştığım fotoğraflardan benim Roma’da olduğumu öğrenen, Roma’da bulunan öğrencilerim aradılar; “Öğretmenim neredesiniz? Hâlâ Roma’da iseniz gelip sizi görmek istiyoruz” diyorlardı. “Şu an Napoli’deyim gece belki Roma’ya geç gelirim” dememe karşın, geç saatlerde otele geldiğimde Roma’da bulunan öğrencilerimin beni orada bekliyor olması da gezimin en güzel sürprizi oldu. Yılbaşı gecesini arkadaşları ile karşılayacaklarına beni ziyarete gelmeleri beni çok sevindirdi.Bu olay bir kez daha; “iyiki öğretmen olmuşum” dedirtti bana!
Uzun bir yolculuk ve günün yorgunluğu ile otelimize döndüğümüzde bir gün sonra Roma’dan ayrılacağımızı ve İtalya’nın kuzeyine yolculuk yapacağımızı ve ilk uğrak yerimizin de Floransa olduğu bilgisini aldık.
Yorum Yazın