Hz.Hüseyin kimdir ?
Vahyin indiği evin oğlu, İlmin şehri Hz Muhammed SAV'in torunu, ilmin kapısı Hz Ali'nin ve peygamberimizin soyunun devam ettiricisi Kevser in oğlu. Cebrail'in yakından bildiği biri. Vahiylerle büyüdü, peygamber terbiyesi aldı. Dedesi Muhammed SAV ve babası Hz Ali'den öğrendiği; tevhid, adalet, hak/batıl mücadelesi, hayatının en önemli inanç ve hareket motivasyonunu oluşuyordu.
Rahatça yaşamak varken Kerbela'ya neden gitti? Neydi itiraz ettiği şey?
İslam dini hak-batıl mücadelesidir.
Resulullahın tüm yaşantısı tevhid, hak, adalet, merhamet odaklıydı. Hz Hasan'ın halifeliği döneminde, halifeliği kendisine isteyen ve bu hırsla islam dünyasını yeniden büyük bir savaşın eşiğine getiren Şam Valisi Muaviye meşru halifeye ikinci kez isyan etti. Hz Hasan olağanüstü bir olgunlukla, artık savaş olmaması için, islamın en önemli kurallarını önceleyen bir sözleşmeyle, halifeliği Muaviye'ye gönüllü devretti.
Sahabelerin önünde imzalanan sözleşmeye göre; adalet, islamın imani ve yaşamsal özellikleri üstün tutulacaktı. Muaviye bu sözleşmeye göre -asla- bir başkasına miras şeklinde vasiyet etmiyecekti.
Maalesef uygulamada bu sözleşme hükümlerine uyulmadı.
Peygamberin ehli beytini her zaman rakip ve düşman bilen Muaviye, hutbe kürsüsünden uzun yıllar Hz Ali ve evlatlarını lanetlerle andı.
Ölümünden sonra da oğlu Yezid'i çirkin bir dayatma ile halifeliğe hazırladı.
Hz Hüseyin, Islam dininin bekası için, tersine çevrilen din için harekete geçip, Kufe'den aldığı binlerce davet uzerine harekete geçti.
Hz Hüseyin 71 yakınıyla, Kerbela'ya ulaştığında karşısına onbinlerce Yezid ordusu çıkarılmıştı. Yezid tarafından manüplasyonları, yalanlarla inancı iğdiş olmuş, müslümanlıkları şüphe götürür cahil bir kitle, inandıklarını iddia ettikleri dinin peygamberinin gözbebeklerini günlerce susuz bırakıp, vahşice katletmişlerdi.
"Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim" diyen Hz Muhammed AS ne demek istemişti?
“O bendendir = benim yolumdadır, yolumun savunucusudur.“ "Ben de ondanım = onun Kur’an ve sünnetle şekillenen hayat çizgisini tasdik ediyor ve benimsiyorum."
Bu durumda Kerbela'da savaşılan, kalleşçe katledilen, islam diniyle birlikte Hz Muhammed'di, Hz Fatıma idi, Hz Ali idi aslında.
Bedir'in, Uhud'un intikamı alınmıştı. Yezid ve muhteris yakın çalışma arkadaşları tarafından. Katliamdan sonra sağ kalan, Peygamberin kadın ve çocuk ağırlıklı evlâtları aşağılanarak şehir şehir dolaştırılıp, asi, terörist olarak lanse edilmişlerdi.
Yezid, Kerbela'da Hz Muhammed AS'in torunlarını,yakınlarını katlettikten bir süre sonra öldü. Yerine oğlu İkinci Muaviye halife yapılmak istendi. Ikinci Muaviye, babası ve dedesinin aksine adil,
merhametli, takva sahibi bir insandı.
Halifeliğin kendi hakkı olmadığını açıkça beyan edince, derin Emevi çetelerince katledildi. Aşağıdaki sözler ikinci muaviye'nin halifeliği reddettiği hutbesindendir.
"Ey insanlar! Dedem Muaviye, bu işin ehli ve Peygamber (s.a.a.)'e yakınlığından dolayı bu işe kendisinden daha layık olan Ali b. Ebi Talip'e karşı savaştı ve bildiğiniz şeyi size yükledi. Nihayet ölüm ona yetişti. Şimdi kabrinde, günahlarının rehini ve hatalarının esiridir. Sonra bu işi babam aldı, hâlbuki o da bu işin ehli değildi. O da kendi arzusuna uydu, ihtiras onun önüne geçti ve ecel yakaladı. Şimdi o da kabrinde günahlarının rehini ve suçlarının esiri oldu.
Muaviye ağladı, gözyaşları yanaklarından akmaya başladı ve şöyle devam etti: "Bize işlerin en ağır geleni, onun yattığı yerin kötülüğünü bilmemizdir. Onun vardığı yer ne kötü bir yerdir! Çünkü o Resûlullah (s.a.a)'ın torununu katletti, haramı mubah kıldı ve Kâbe'yi tahrip etti. Ben sizin zulmünüzü yüklenip taşıyacak değilim. Sizi işinizle baş başa bırakıyorum. Eğer dünya hayırlı ise biz ondan payımızı almışızdır. Yok şerse, Ebu Sufyan'ın soyunun payına düşen onlara yeter. Dikkat ediniz! Hassan b. Malik namazı kıldırsın ve halifeniz hakkında istişare ediniz. Allah size iyilik versin." (el-fahri 109) Konuşmayı bitirdikten sonra evine girdi, bir daha da halka görünmedi ve birkaç gün sonra öldü/öldürüldü. *
Sonuç olarak hak/batıl mücadelesi islam coğrafyasında son hızla devam ediyor. İslam dininin en çok değer verip uygulamada hayata geçirdiği; akıl, adalet, rasyonel eğitim, liyakatli atamalar, adil paylaşım, toplumun refahının ve mutluluğunun üstün tutulması Muhammedi/Hüseyni tarafı simgelerken, yasaklar, yoksulluk, yalanlar, yolsuzluklar, zulmün her türü ve haksız zenginlikler, israf ve azgınlıklar Yezid'i yaşatıyor.
Yani, bugün de; her gün aşura, her yer Kerbela...
*(kindi, kitabu'l-vülat, 45, 46), (Kayıhan yayınevi temel eserler; İslam tarihi cilt:1 sayfa 366.)
Yorum Yazın