Bayramda kalabalık bir arkadaş gurubuyla sohbete oturduk, malumunuz üzere sohbet konumuz genelde ülke meseleleri ve sohbet ettiğim arkadaşlarımın çoğunluğunun dil bilimci ve eğitimci olduklarından dolayı ülkemizdeki eğitimdi.
Eğitim Fakültesinde akademisyen bir arkadaşım ilgimi çeken, kendisinin Avrupa Birliği için hazırladığı bir projeden bahsetti. Konu çok önemli…
Valilik, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Belediyelerimizin ilgisini çekeceğini, bu konuda çalışma yapmak isteyeceklerini düşünerek, ülkemizdeki çocuklarımız için katkı sağlayabilecek olan bu konuyu araştırıp yazmaya karar verdim.
Disleksi; Kısaca okuma güçlüğü…
Amerikan Psikoloji Birliği (APA), okuma güçlüğü, matematik güçlüğü ve yazılı anlatım güçlüğünü öğrenme güçlükleri arasına yerleştirmektedir. Disleksi, yani okuma güçlüğü, en sık görülen tür olduğu için öğrenme güçlüğünün tanımlanmasında dünyada genel olarak kullanılan bir terim haline gelmiştir. Breznitz (2008), yapılan araştırmalara göre toplam insan nüfusunun %10-15’indeDisleksi bulunduğunu öne sürmektedir. Ülkemizde, bu anlamdaki öğrenme güçlüğü hem eğitimciler hem de ebeveyinler tarafından sıklıkla zekâ geriliği olarak anlaşılmakta ve bu sebeple pek çok karışıklık ve yanlış anlaşılmalar yaşanmaktadır.
Kopp-Duller (1995) disleksiyi şöyle tanımlamaktadır: “Normal veya üstün bir zekâya sahip disleksik bir insan çevresini farklı bir şekilde algılar ve harf veya rakamlarla karşılaşınca dikkati azalır. Kısmi performanslarındaki eksiklikler yüzünden, bu simgeleri algısı disleksik olmayan kişilerden farlıdır. Bu okuma, yazma ve aritmetik işlemlerinde güçlükler yaşamasına neden olur.”
Her yıl yüzlerce çocuk, büyük olasılıkla sadece disleksi olduğu için yanlış tanı/anlaşılma sonucunda zekâ geriliği veya benzeri engelleri oldukları düşünülerek yanlış eğitime alınıyor belki de eğitim hayatları sona erdiriliyor olabilir. Oysa, doğru tanı, yönlendirme ve eğitimle bu çocuklar kazanılabilir ve ülkemize yeni dâhiler, yazarlar, mimarlar vb. kazandırılabilir. Disleksi olan dâhiler arasında Albert Einstein, Thomas Edison, Alexander GrahamBell, Michael Faraday, Leonardo Da Vinci, ve Pablo Picasso sayılabilir.Daha birçok yazar, sinema /tiyatro sanatçısı, sporcu ve işadamı çocukken Disleksi tanısı konulmuş ve bu doğrultuda eğitim almış insanlardı, bunlara Muhammed Ali, Agatha Christie, Walt Disney, Steven Spielberg, DustinHoffman, Bill Gates, Steve Jobs ve John Lennonörnek gösterilebilir.
Disleksi öyle önemli ki, belki de dâhi olan çocuğunuzda zekâ geriliği olduğunu düşünüyorsunuz. Doğru tanı ve ardından doğru eğitimle ülkemize kazandırılacak çocukları tespit etmek mümkün.
Proje’nin işleyişi; okul öncesi ve ilköğretim düzeyindeki çocuklara tablet bilgisayarlarla okullarda testler çözdürerek disleksi olup olmadıkları tespit ediliyor. Disleksitanısı konan çocukların ailelerine seminerler veriliyor, çocuklara okul haricinde eğitimler veriliyor. Böylece sorun görünen disleksi, hem çocuklarımızın yaşamlarını değiştiriyor, hem de ülkemize dâhiler kazandırılacak bir hale dönüştürülüyor.
Durum böyle iken;belki önce Adana Valimiz ve Belediye başkanlarımız, ülkemize dahi insanlar kazandırmak anlamında Adana’daki okullarımızda bir başlangıç yapabilirler.
“Bir milletin ilerlemesindeki temel taş çocuklardır! Çocuklara gereken değeri verirseniz, ilgiyi, şefkati gösterirseniz, onlar da bir gökkuşağı edasıyla geleceği renklendireceklerdir” (M.Kemal Atatürk)
Yorum Yazın