Ne; CHP Atatürk
Ne; MHP Türkeş
Ne; AKP Erbakan-veya Milli Görüş
Üzüntüm odur ki, ‘Türk Vatandaşı’ olarak sadece bir oy olduğumu hissettiriyor siyasi herkes bana!..
85 Milyon insan toplanıp yönetici arıyor, bunu da seçim ile yapıyor. Seçiyor ama sonrası hüsran oluyor, kimse hatırlamıyor kendine maaşlı görev veren 85 milyon vatandaşı…
Seçim zamanı tekrar geliyor,
Seçilmek isteyenler öyle bir noktaya geliyor ki, millete saygısızlık ettiklerinin farkına bile varmadan birbirlerini öldüresiye ve sokak ağzıyla dövüyor. Konu; milleti nasıl kandırırız da oylarını alırız! İktidarı, muhalefeti hepsi bunu yapıyor.
Demokrasi bu mu bilemedim ben!
Halkın maaş verip görevlendirdiği ekip; zaman içerisinde deneme yanılma mantığıyla çeşitli icraatlar yapıyor, olmadı mı? Pardon kandırıldık deyip sonrasında hiçbir şey olmamış gibi durumuna devam ediyor.
PKK'ya en çok katılım çözüm süreci zamanında olmuştur.
Muhalefet; oy için bunu yapmalıyım deyip varlığının sebebi olan, ideolojisiyle çakışan çıkışlar yapıyor. Partinin kurucusu Atatürk’ün çabasını bile bir anlamda geride bırakıyor. (bu konuyu açıklamaları ve haklı çıkmaları çok kolay)
Yani; oy almak için vatandaşa böyle güzel görünürüm hesabıyla davranıyor her parti, bunu da açık açık söylüyorlar. Bu noktada aklıma “üzüm üzüme baka baka kararır” atasözümüz geliyor, TBMM’de yan yana oturup 3 kuruşa beraber pirzola yiyorlar çünkü vatandaşın çocuğu aç okula giderken.
Diğer taraftan seçim için panik olanlar, seçim yaklaştıkça şirinlik yapıyor, şimdiye kadar göremediğimiz düzeyde sosyal davranıyor, ideolojisiyle alakasız ve kabul etmediğini tüm dünyanın bildiği yerlere ziyarette bulunuyor. (gitmeden duvardaki tabloları değiştirtse de)
Alenen toplantılar yapıyor partiler, vatandaşı nasıl kendimize çekeriz de oylarını alırız diye de anlatıyorlar TV’lerde, vatandaş kandırılmayı bekleyen kimse mi sizce?
Metin Feyzioğlu bile (bile derken Feyzioğlu Baro Başkanıyken, konuşmasına Cumhurbaşkanının tepki gösterip, tartışıp salonu terk ettiğini hatırlar herkes) KKTC’ye Büyükelçi oluyor, nasıl mı? Alkışlıyor çünkü artık öğrendi, bıyık ta bırakıyor ve bulunduğu konumdan alakasız bir yere taşıyor kendisini… (fikrimdir, bıyık hiç olmamış, lütfen Ankara ilgilensin ve inşallah hayırlısıyla bıyığını kessin Sn. Büyükelçimiz)
Nevşin Mengü’ye Feyzioğlu’nu soruyorlar; “ne güzel işte güneş deniz, zaten bir iş de yapmasına gerek yok, Ankara’dan ne yapacağını söylüyorlar, tatil yapar” dedi.
Çiğdem Toker’e Feyzioğlu’nu soruyorlar; “duruş problemi vardı zaten” dedi sadece.
AKP Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, kendi seçtiği gazetecilerle yaptığı bir sohbette, gazetecinin bir sorusu üzerine “o konu sende, köşende çalış” dedi.
Gazeteci dedim, gazetecinin normal olanı muhalif olandır, vatandaşın gözü kulağı olmaktır asıl görevi ve eksiklerin, yanlışların peşinde koşandır gerçek gazeteci, hükümete de faydası vardır göremediklerini hatırlatır aslında, ama hiçbir zaman alkışlamak değildir bir gazetecinin görevi…
Ayrıca; bu ülkenin yarısı görevdeki Cumhurbaşkanına oy vermemiş olsa da, onların da Cumhurbaşkanı ve AKP genel başkanlığı görevini yürüten bir Cumhurbaşkanı!
Bu ülkenin yarısı kadar olan insanlar, Cumhurbaşkanlarını benimsemek isterlerse AKP’yi sevmeleri gerekecek diye ikilem yaşıyorlar. Bu durumda “CUMHUR” zorda kalıyor, kafaları karışıyor çünkü en uç fikirdeki bir vatandaşın da Cumhurbaşkanı olmalı bu ülkenin Cumhurbaşkanı, AKP (parti) başka, DEVLET başkadır…
Sosyal medya ile ilgili yasa tartışılan bir TV açık oturumunda bir gazeteci sinirlenip, Twitter’ıda kapatacağız gerekirse diye bağırıyor, gazeteci dedim dikkat edin… Devlet yetkilisi, Bakan falan demedim, özgüvene bakar mısınız? KAPATACAĞIZ yani biz diyor, sen kimsin desen gazeteciyim diyor… Kim nasıl ve ne şekilde izin verdiyse adama… Türk Milleti de bunları izliyor.
Geçmiş yıllarda bir gazeteci AKP’li bir vekile (ya da Bakan’a yanlış olmasın), Yunanlıların adalara yerleştiğini ve bu durumla ilgili ne çalışma yaptıklarını soruyor, cevap şöyle “Yahu biz istediğimiz zaman girer alırız, bunlar küçük şeyler, Yunanistan kim ki”.
“Buyurun gidip çıkartın hadi” demek haktır sanki şimdi… (kurbağa hikayesini anlatmaya kıyamam, çünkü bu DEVLET insanlığın var oluşundan bu yana, tarih boyunca var olan bir Milletin sahibi olduğu son Devletidir çünkü…)
Ha çıkartırız tabii ki, ama zamanında hendeklere bombalar yerleştirilirken Asker’e “görmeyin çözüm süreci zarar görür” diyenlerin bu özgüveni, oraları temizlemek için 700’den fazla Özel Harekat mensubu evladımızın Şehit olmasına sebep olmuştu, yani Yunanistan’ı da çıkartırız adalardan da vereceğimiz Şehitlerin hendeklerdeki gibi sebebi olur bu şekilde rahat davrananlar.
Bu ülkenin yönetiminde görev almak isteyenlerin oy için halkı ayrıştırmalarını izlerken, haricinde bir de Adana’da garip bir duruma rastladım, çok şaşırdım. Adana Büyükşehir Belediyesi bir kitap bastırmış, ismi “Geleneksel Adana Arap Alevi Mutfağı” pes doğrusu, her şey bitti şimdi de belediye kentte ayrıştırıcı işlere giriyor. “ÇUKUROVA MUTFAĞI”, “ADANA MUTFAĞI” neyinize dokundu acaba başkan Karalar…
Yazı Devam Edecek…
NOT:
Fransa’da bomba patladı vatandaş perdeyi kapatıp kapısını kilitledi,
Suriye’de bombalar patladı, bizim sahillerimize kaçtı gençleri nargile içiyorlar şimdi,
Rusya seferberlik ilan etti, hepsi ülkeden kaçmaya çalışıyor,
Türkiye’de hendek olaylarında, yurt dışında yaşayan Türkler Genel Kurmayı arayıp ülkeye dönüp Askere alınmak istediler, bizzat ben yazılı dilekçeyle başvurup bölgede görev almak istedim.
BU MİLLET SİZİN YAKLAŞIMLARINIZI HAK ETMİYOR SAYIN SİYASİLER, MİLLETİ OY OLARAK GÖRMEYİNİZ, SAYGI DUYUNUZ İŞVERENİNİZE LÜTFEN!...
Yorum Yazın