2004-2009 yılları arasında Adana Organize Sanayi bölgesinin, bölge müdürüydüm. Üzülerek söylemeliyim ki, Sabancı'ların Adana'dan çekilmelerinden sonra, gerileyen, yavaş gelişen bir ekonomiye sahipti Adana.
Tüm olumlu, hatta benzersiz avantajlarına rağmen, yeniden eski parlak günlere dönüş mümkün olamıyordu. Siyaset dünyasındaki temsilcilerin, STK ların ve de yatırımcıların üzerinde ölü toprağı vardı adeta. Oysa Marmara çevresi sanayi kuruluşlarına doymuş, neredeyse yer kalmamış, arazi fiyatları astronomik boyutlara ulaşmıştı. Adana tüm unsurlarıyla bas bas bağırıyordu yatırımcılara: "Marmara'nın en yakın yatırım alternatifi burada! " diye.
Adana'nın yatırım için üstün yanları saymakla bitmiyordu. O yıllarda Avrupa’da, etkili ekonomi gazetesi Financial Times Adana'yı yatırım için cazibe merkezi olarak duyuruyordu.
Neydi Adana'nın üstün yanları?
Arazinin çok ve ucuz olması, OSB’leri, doğalgaz ve güneş enerjisi avantajları, otoyolu, limanlara yakınlığı, demiryolu, mevcut nitelikli işgücü, hammaddeye ulaşımı ,alt yardımcı üretim olanakları ve sanayiye aşina halkı.
Bunlara ilaveten; 2 önemli üniversitesi, onlarca teknik liseleri, çıraklık merkezleri, otelleri, denizi, yaylaları, iç göl olması, içinden nehir geçmesi, fuar alanı, iyi vakit geçirilecek sosyal alanları, her kademeden eğitim kurumları ile yatırımcıların ve çalışanlarının ailelerinin ihtiyaçlarına cevap verebilecek olanaklara sahip bir kent Adana.
Bütün bu üstün yanlarına rağmen bir türlü istenen gelişme olmadı.
Yumurtalık bölgesinde,128 bin dönüm alan; Enerji, otomotiv, kimya sanayileri için yüksek teknoloji üssü olacaktı.
Yumurtalık Serbest Bölgede gemi tersaneciliği için hazırlıklar yapıldı, birkaç firma geldi bile...
Ama nafile idi. Devamı gelmedi, gelenler de geri döndü İstanbul Tuzla'ya. Hem de oranın yatırıma artık hiç uygun olmadığı halde, sıkışık, üst üste üretimi göze alarak.
Adana’nın yatırım deseni değişiyordu/değişmeliydi aslında. Tekstil artık cazibesini yitiriyor tarım ve tarıma dayalı endüstri tipleri konuşulmaya başlanmıştı.
2010 yılında Adana'ya SERA OSB kurulmalı diye bir makale yazmıştım.
Makalemde özetle: Artık Adana'nın yatırım deseninin değişmesi gerektiğini, farklı üretimlerin gündeme alınmasının gerekliliğini yazmıştım. Tekstilin yıldızının eskisi gibi planlamadığını, bu sektörün uzak Asya'ya doğru gittiği açıkça görülüyordu. Üretim maliyetleri, işçilik, arazi, enerji oralarda daha ucuzdu zira.
Tarımda uygulanan yanlış politikaları, 32 milyon hektar tarım yapılan arazinin, 28 milyon hektara gerilediğini, önlem alınmazsa gelecekte en basit tarım ve et ürünlerinin ithal edileceğini yazmış ve dile getirmiştim defalarca. Bundan dolayı yüksek veriminden ve daha uzun süre ürün üretilebilen "Seracılığın" önemine dikkat çekmiştim.
Tarıma Dayalı organize sanayi bölgesi "SERA OSB " fikrim Wikileaks belgelerine bile girip ABD başkentine rapor edilmişti. Türkiye’nin ve bölgemizin geleceği için çok stratejik öncelikte olan bu konsantre tarım ve tarıma dayalı sanayi bölgesi yatırımına bizim yöneticiler Amerikalılar kadar ilgi göstermemişti. Oysa yatırımcı ilgisi ilk günden itibaren olağanüstü yüksekti. Hiç unutamıyorum,
Bölgenin en büyük seracılarından biri " Hayatımda ilk kez bu kadar umutlanıyorum ve gurur duyuyorum bu kentte ve bu projeyle " demişti.
2015 yılında Adana Ticaret Odasının desteğiyle başladığımız SERA OSB kurma yolculuğumuz, bölgenin önemli seracıları, ilgili dernek ve kuruluşların temsilcilerinden oluşan TARIM KOMISYONU ile başladı. Yer seçimi, maliyetler, sera tipleri, ürün çeşitleri, işgücü, iklim şartları, arazi yapıları...en ince detaylarına kadar 6 ay boyunca araştırıldı, konuşuldu. En sonunda yer seçimi gercekleşti. Yasaya uygun olarak hazineye ait büyük bir alan bulundu Karataş ilçemizde, denize çok yakın bölgede, Seracıların, meslek odalarının, dernek yetkililerinin çok beğendiği yer bir süre sonra garip bir şekilde, itirazlarımız dikkate bile alınmadan değiştirildi...(?)
Yeniden başa döndük ve yeni bir arayışa başladık ve itiraf edeyim çokta içimize sinmeden başka bir yer seçimini gerçekleştirdik. Fizibilite çalışmaları hızla başladı. Şehir plancısı, harita mühendisi,
Kadastrocu, ziraat mühendisi... titiz bir çalışma sonunda işimizi tamamladık ve bakanlığa sunduk.
Bakanlık onayıyla birlikte Müteşebbis heyet, yönetim kurulu oluştu. Yatırımcılardan talep toplama sürecinde büyük mutluluk yaşadık.
Başvurular, satılacak alanın 10 katına ulaşmıştı. Doğru yoldaydık.
Proje piyasa oyuncuları tarafından benimsenmişti. Bunun için; üniversitede, odalarda, ilgili kurumlarda, medyada her türlü bilgilendirmeyi yapıyor, gelen soruları cevaplandırıyorduk.
Tarım Bakanlığı projeyi 2017 yılı Aralık ayında onaylamıştı, ancak aynı bakanlığın birimlerinden biri mevcut yasaları öne sürerek denize yakın kıyı-kenar çizgisini bahane ederek itiraz ediyordu.
Klasik sanayi bölgesiymiş gibi yapılan itirazlara çok direndik. Üretimin; soğuk hava, paketleme vs den ibaret olacağını, sanayi alanının denize en uzak bölgesinde % 5 ler düzeyinde olacağını, %95 lik alanda seraların olacağını söylesekte tatmin edemedik aynı bakanlığın farklı mensuplarını.
Sonuç itibariyle dünyanın öteki ucundan Bill Gates ülkemizden binlerce dönüm tarım arazisi toplarken, gelecekte önemli tarım gücü olabilecekken, üretimin %75 ini ihraç edecek Türk sera yatırımcısına aslanlar gibi direndiler.
Neyse ki bu süreç 7 yıl sonra son buldu ve bütün itirazlar bitti. Projemiz harekete geçiyor sonunda. 12 ağustosta altyapı için ihale var. Yapım süreçlerinin 1 yılı geçmeyeceğini umuyor ve diliyorum. Yatırımcısı hazır, cazip bir üretim üssü için parsellerin, gerçek seracılara ve üreticilere tahsis edilmesi en önemli şarttır. Bundan sonra yeni havalimanı olan Çukurova Bölgesel havalimanı bağlantı yolunun bir an önce tamamlanması gerekir.
Sera Organize Tarım Bölgesi Adana'mıza hayırlı olsun. Her kademeden emeği olanlara teşekkür ederim.
Yorum Yazın