Yeme-içme konusunda sıra dışı alışkanlıkları olan birisi olarak bedenim üzerinde bir deney gerçekleştirdim. Dolayısıyla bu tecrübeyi de belki insanlara faydalı olur düşüncesi ile paylaşmak istiyorum. Bu bir tavsiye olmayıp, denemeye kalkılmamasını istirham ediyorum!
Bazı zamanlarda 24 saat aç kaldığım oluyordu. İstedim ki bunu 48 saate çıkarırsam ne gibi sonuçları olur diyerek bu eylemi gerçekleştirdim. Genelde sağlık sorunları, genetik ve kronik bir rahatsızlığı olmayan hatta çok nadir doktora giden, hemen hemen hiç ilaç kullanmayan birisi olduğum için böyle bir riski göze almam zor olmadı.
Açlık, sanılanın aksine mide ile ilgili olmayıp, beyin ile alakalı olduğu için öncelikle kendimi psikolojik olarak hazırladım. Dolayısıyla bu süre zarfında açlık adına hiç bir şey hissetmedim. Fakat vücudun dengesini de tamamen bozmamak adına süre boyunca sadece su içtim.
İlk 24 saat için hiç bir şey hissetmediğim için rahat geçti. Metabolizma çalışmaya devam ettiğinden atık üretmeye de devam ediyordu. Bu şekilde rutin hayatım akıp gidiyordu. Fakat 48 saatin sonunda küçük küçük semptomlar görülmeye başlandı.
Sürenin sonuna doğru; halsizlik, hafif ateş, baş dönmesi, beynin uyuşması, midenin boş bir torba gibi salınımı, hafızamın unutma yönünde bulanıklaşması, mutsuzluk, enerjimin yaklaşık yarısının kaybolması ve hiç bir şeyden zevk almama gibi etkiler ortaya çıktı.
Motivasyon kaynağım ise sürecin sonunda kavuşacağım nimetlerdi. Eğer yiyeceğe kavuşma umudum olmasaydı veya belirsiz olsaydı psikolojik olarak çökeceğim çok açıktı.
Böyle bir deney sonrası vücudum hücrelerini yenileyerek ve de toksinleri atarak tazelenmiş oldu. Ayrıca açlık konusunda bir hassasiyetim oluştu ve aç olanlarla empati kurmak daha kolaylaştı. Sahip olduğumuz nimetlerin ne büyük zenginlik olduğunu bir kez daha test etmiş oldum.
Sürenin sonunda evde kahvaltı hazırlayacak kimsenin olmaması ise büyük talihsizlikti. Hazırlaması çok zor olsa da yaptığım kahvaltı sıra dışıydı. Her bir lokmayı büyük bir şükür ve hamd ile çiğnedim. Her bir yudumda büyük bir tefekkür ile kendimi sorguladım.
48 saat aç kaldım diye de kahvaltıyı abartmadım. Her zamanki gibi sade ve tıka basa doymadan sofradan kalktım. Kendime gelmem ve eski formuma kavuşmam çok zor olmadı. Bir daha dener miyim, emin değilim! O yüzen de kimseye tavsiye etmiyorum, herkesin ve her bünyenin kaldıracağı iş değil.
Burada işin içine irade de giriyor. Çelik gibi iradenizin olması bunun yanında nefsinizi de terbiye etmeniz önemlidir.
Sonuç olarak; “Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin!” diye bir duamız dillere pelesenk olmuş olsa da bunun pratiğini yapmadığımız için çok etkili değildir. Benin yaptığım ise bunu bizzat deneyimleyerek neticesini görmekti. Maddi ve manevi katkısını görmüş olsam da size göre olmadığını bir kez daha hatırlatmak isterim!
Yorum Yazın