Giderayak kesenin ağzı açıldı, “Asla yapılmayacak, ülkenin felaketine sebep olur” dedikleri şeyleri yapmaya başladılar. Bu kadar zamanda çözemedikleri sorunları bir dönem daha iktidar olurlarsa çözeceklermiş!” eleştirisinde bulundu.
HEBA EDİLEN MİLLİ KAYNAKLAR
Son dönemde Saadet Partisi’ne yakın olduğu düşünülen bazı kesimler de “kazanımları kaybetmeyelim” büyüsüne kapılarak parti sözcüsü gibi davranıp garip açıklamalarda bulunduğunu belirten GİK Üyesi Çalışkan, “Evet, kazanım dedikleri şey; başörtüsü sorununun çözülmesi, imam hatiplilerin üniversiteye girişi ve Ayasofya Camii’nin ibadete açılması. Tabii ki bu ve benzeri konulardaki ilkesel duruşumuz net ve olumludur. Ancak şunu da unutmayalım ki 20 yıllık süreç, birkaç icraatla geçiştirilemeyecek kadar uzundur.
Ülkenin yaşadığı 28 Şubat direnci sonrasında iktidara kim gelirse gelsin başörtüsü sorunu çözülecekti. Bu durum ne kadar bir kazanım olursa olsun 20 yılın heba edilmesine gerekçe olamaz.
Kazanımlardan bahseden arkadaşların öncelikle ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının, dev şirketlerinin, bankalarının, borsasının ve iletişim sektörünün yabancılara satılmasıyla ilgili ne düşünüyorlar acaba?” dedi
DEĞERLERİMİZ SARSILDI
Bu dönem birkaç kazanım olsa bile maalesef ki değerlerimiz kökünden sarsıldığını vurgulayan GİK Üyesi Çalışkan, “Bugün en güvenilmez, hırsız, arsız, yolsuz tiplemesine maruz kalan kişiler maalesef inancı dünyevi menfaatlerine kalkan kılan ve dini siyasete alet eden kimseler oldu. Kaldı ki ekonomiden dış politikaya, eğitimden tarıma hangi kazanımlardan bahsedebilirler bilemiyoruz.
Evet, eskiden meyhaneden çıkan adamlar banka müdürü yapılıyordu, şimdi ise Cuma’dan çıkanlar… Ancak faizci, kapitalist, sömüren, ezen düzen aynen devam ediyor. Mesele banka müdürünün değişmesi değil faizin kökten kaldırılmasıydı.” dedi.
GÜNLÜK ÇIKARLAR
Ülkenin iki kutuplu bir hale getirildiği ve kurumların içinin boşaltıldığı bir süreçte, iktidar değişimi kaçınılmaz olduğunu ifade eden GİK Üyesi Çalışkan, “Bu tür uzun süreli iktidar devirlerinde önemli olan geçiş sürecinin yumuşatılması ve mütedeyyin kitlenin masada söz sahibi olmasıdır. Böylece halkın yeni yönetime dair endişeleri giderilip geleceğe umutla bakmaları sağlanır.
Henüz aday belirlenmemişken, mühendislik çabalarına girenler ancak günü kurtarma derdinde olanlardır. Bugün meselelere doğru bir bakış açısı ile yaklaşmak, çözüm odaklı olmak, günlük çıkarları bir kenara bırakarak geleceği düşünmek hayati derecede öneme haizdir.” dedi.
Yorum Yazın